Yeraltı kaynakları bakımında oldukça zengin bölgelerde Dünyada artan talebi karşılamaya yetecek bakır rezervinin bulunduğu öngörülüyor.
Uluslararası Bakır Birliği Başkanı ve Üst Yöneticisi Juan Ignacio Diaz, yenilenebilir enerjiye yönelimin hızlanmasıyla bakır talebinin arttığını belirterek, “Yeryüzünde ve yerin altında, elektrikli araçlardan kaynaklanan da dahil olmak üzere keskin bir şekilde artan küresel talebi karşılamaya yetecek kadar bakır rezervi var.” dedi.
AA muhabirinin, Uluslararası Enerji Forumu (IEF) tarafından hazırlanan “Bakır Madenciliği ve Araç Elektrifikasyonu” raporundan derlediği bilgilere göre, elektrikli araçlar, geleneksel içten yanmalı motorlu araçlara kıyasla daha fazla bakıra ihtiyaç duyuyor.
İçten yanmalı motorlu otomobilin üretimi için 24 kilogram, elektrikli araç üretimi için ise 60 kilogram bakır gerektiği belirtilen raporda, kritik maden kaynaklarının eksikliğinin küresel araç elektrifikasyonuna izin vermeyebileceğinden duyulan endişe ifade edildi.
Öte yandan, halihazırdaki bakır madenciliği düzenlemeleri nedeniyle 2035’e kadar tamamen elektrikli araca geçiş için yeni maden sahalarının açılmasının mümkün olmayabileceği ve söz konusu hedefin yüzde 100 elektrikliden yüzde 100 hibrit araç üretimiyle değişmesinin gerekebileceği belirtildi.
Konuya ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Uluslararası Bakır Birliği Başkanı ve Üst Yöneticisi Juan Ignacio Diaz, söz konusu zorluğun üstesinden gelmek için bakır madenciliğinin koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini ifade ederek, “Yeryüzünde ve yerin altında, elektrikli araçlardan kaynaklanan da dahil olmak üzere keskin bir şekilde artan küresel talebi karşılamaya yetecek kadar bakır rezervi var.” dedi.
Diaz, bakır üretimini artırmanın yanında madenciliği sürdürmenin de uzun süre gerektirdiğini vurgulayarak, “Bu zorluğun üstesinden gelmek, sorumlu madenciliğin daha iyi anlaşılmasını, yeni yatırımları, daha verimli izin süreçlerini, yeni maden işleme teknolojilerinin piyasaya sürülmesini, daha fazla bakır geri dönüşümünü, bakıra bağımlı sistemlerde artırılmış döngüselliği ve genel olarak destekleyici kritik mineral düzenlemeler için uygun koşulların yaratılmasını gerektirir.” diye konuştu.
Temiz enerji geçişinin sağlanması ve sürdürülebilir altyapının oluşturulmasında bakırın kritik rol oynadığının altını çizen Diaz, “Dünya, bakır olmadan temiz enerji veya karbondan arındırma hedeflerine ulaşamaz. Bazı ülkelerin bakırı kritik mineral olarak sınıflandırmasının nedeni de bu, ancak daha fazla ülkenin bunu anlaması gerekiyor.” ifadesini kullandı.
Diaz, dünyanın enerji dönüşümünde ihtiyaç duyduğu bakırdan mahrum kalmaması için bütünsel eylem planının bir an önce tartışılmasının önemine dikkati çekerek, bu madeni üreten veya üretebilecek rezervi olan hükümetlerin, bakırın dünyanın temiz enerji ihtiyacını karşılaması için koşulları sunması gerektiğini dile getirdi.
“BAKIR TALEBİNİN YAKLAŞIK YÜZDE 30’U GERİ DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ MALZEMELERDEN KARŞILANIYOR”
Gelecekte bakır talebini karşılamak için birincil ve ikincil üretim yöntemlerinin birlikte kullanılması gerekeceğini vurgulayan Diaz, “Bugün bakır talebinin yaklaşık yüzde 30’u geri dönüştürülmüş malzemelerden karşılanıyor. Bakır, özelliklerinin hiçbirini kaybetmeden tamamen geri dönüştürülebilir olması açısından benzersiz bir maden.” dedi.
Diaz, bakır istatistiklerinin çoğunlukla tüketime odaklandığına değinerek, “Bu doğru bir yaklaşım değil. Bakır kullanılır, tüketilmez. Hatta tekrar ve tekrar kullanılabilir. 1900’den beri üretilen bakırın yaklaşık üçte ikisi bugün hala verimli bir şekilde kullanılıyor.” ifadesini kullandı.
ABD Jeolojik Araştırma Merkezi’nin (USGS) bu konuda dünya çapında otorite kabul edildiğini ve kurumun 1950’lerden beri bakır rezerv ve kaynaklarını raporladığını anımsatan Diaz, bu süre zarfında yaklaşık 40 yıllık bakır rezervi ile yaklaşık 200 yıllık bakır kaynağının bildirildiğini söyledi.
Diaz, bu tahminlerin, o sırada mevcut verilere göre doğru olduğunu ancak gelecekteki teknolojik gelişmelerinin ve gelişmiş madencilik yöntemlerinin hesaba katılmadığını belirterek, “Sonuç olarak, yeni yataklar keşfedildi ve mevcut kaynaklar daha erişilebilir hale geldi. Bu gelişmeler olmasaydı, başlangıçta öngörüldüğü gibi 1990’dan önce bakır rezervimiz tükenirdi.” değerlendirmesinde bulundu.
Bugün USGS’nin yaklaşık 40 yıllık bakır rezervi (yaklaşık 900 milyon ton) ve 200 yıllık kaynağı (yaklaşık 5 milyar ton) raporlamaya devam ettiğini aktaran Diaz, dünyanın hala önemli miktarda bakıra sahip olduğunu dile getirdi.
“BAKIR, YEŞİL ENERJİYE GEÇİŞİN SAĞLANMASI İÇİN KRİTİK ÖNEME SAHİP”
Diaz, yüksek enerji kullanan cihazların en yüksek verimlilikle performans göstermesi için bakıra ihtiyaç duyduğunu belirterek, “Bakır, yeşil enerjiye geçişin sağlanması için kesinlikle kritik öneme sahip. Yenilenebilir enerji, fosil yakıt bazlı enerji üretiminden 4-12 kat daha fazla bakır gerektiriyor. Örneğin elektrikli bir araç, benzer büyüklükteki içten yanmalı motora sahip araçtan 3-4 kat daha fazla bakıra ihtiyaç duyuyor.” bilgisini verdi.
Bakırın yaklaşık yüzde 70’inin elektrikli aletlerde kullanıldığına dikkati çeken Diaz, “Temiz enerji geçişi ve karbonsuzlaşmanın yanı sıra bakır, kentleşme ve dijitalleşme de dahil olmak üzere diğer küresel mega trendler için çok önemli. Gelecekte yüksek yaşam standartlarına erişmek için bakır gerektiren ürünler daha fazla tüketilecek.” diye konuştu.
Diaz, bakırın üstün iletkenliği de dahil olmak üzere birçok uygulamada benzersiz özelliklere sahip olduğunu vurgulayarak, “Bakırın birincil kullanım alanlarında kullanılmaması durumunda, birçok nihai kullanım uygulaması daha az verimli çalışacak ve daha fazla karbondioksit yayacaktır. Bu, dünyanın göze alamayacağı bir geri adım olur.” ifadesini kullandı.